Kapitalizm Sosyalizm Ve Demokrasi Pdf 25
Öyle ki Marksizm, son 150 yıldır sosyal bilimler akademik literatüründe güncelliğini koruyan, özellikle kapitalizm ve ekonomi ile ilgili alanlarda en fazla atıf yapılan alanlardan biridir. Örneğin Karl Marx, tarihteki akademisyenlerin tümünün ortalamasından 22 kat, ortalama bir ekonomistten 11 kat fazla atıf alarak, tarihte en fazla atıfta bulunulan sosyal bilimci unvanına erişmiştir.[1] Bu atıfların nedeni ve içeriği ayrı bir tartışma konusudur; ancak ne kadar geniş bir akademik ağdan söz edildiğini anlamak açısından, bu sayıların faydalı olacağı kanaatindeyiz.
kapitalizm sosyalizm ve demokrasi pdf 25
Marksizm çerçevesinde kapitalist düzen; hem teorik hem de pratik çerçevede "ezen" ve "ezilen" arasındaki bir sınıf çatışması olarak görülür. "Kapitalist düzen" olarak isimlendirilen bu düzen (veya Marx'ın deyimi ile burjuva toplumu), işçileri kendi biricik emeklerine yabancılaştırmak ile kalmaz, aynı zamanda doğası gereği, kaçınılmaz olarak toplumsal ve ekonomik krizler üretir. O halde yapılması gerekilen şey, kapitalizmin antidotu olarak sosyalizmi inşa etmek için gerekli olan tüm araçların kullanılması ve burjuva düzeninin ortadan kaldırılmasıdır.
Çünkü bir Marksiste göre kapitalizm, ekonomik olarak sürdürülebilir değildir ve toplumun yaşam standartlarını arttırmak konusunda beceriksizdir. Bunun en temel nedeni, düşen kâr oranlarını telafi etmek için çalışan maaşlarını ve sosyal faydaları kısmak zorunda kalması ve diğer yandan, toplumsal/üretimsel eksikleri telafi etmek için askerî saldırganlıkları pekiştirmesidir. Marksizm'e göre, kapitalist üretim biçimi, yerini nihayetinde sosyalist üretim moduna bırakacaktır ve bu, bir işçi devrimi ile olacaktır.
Bu kavramların detaylarına ve anlamlarına birazdan daha derinlemesine döneceğiz; ancak Marx'a göre kapitalist üretim biçiminde, üretim sürecinde oluşan verimsizliklerden doğan sınıf çatışması, üretim araçlarına sahip olan azınlık (yani burjuvazi) ile, malları üreten ve hizmetleri sağlayan çoğunluk (yani proleterya) arasında çok daha sert ve belirgindir. Sosyal değişim, bir toplum içindeki farklı ve birbiriyle çatışan sınıflar arasındaki mücadeleden doğar. Bu temel önermeden yola çıkan bir Marksist, kapitalizmin işçi sınıfını baskıladığı ve sömürdüğü sonucuna varır; dolayısıyla bir Marksist'e göre kapitalizm, kaçınılmaz olarak bir işçi devrimiyle sonuçlanacaktır.
Karl Marx'a göre bugünün kapitalist toplumunu anlamak, modern toplumun iktisadi temeldeki üretim tarzı, üretim ilişkileri ve üretici güçlerini anlamak ile mümkündür. Bu iktisadi ilişki ve güçler, sınıf mücadelesi ile beraber gelişir ve tarihin akışını belirler. Peki ama bu, tam olarak ne anlama geliyor? Öncelikle Marksizm'in temel kavramlarından yalnızca iki tanesi olan "kapitalizm" ve "sosyalizm"in en geniş anlamıyla ne olduğuna bakalım.
Girişte de uyardığımız gibi, sosyalizmin bütün alt başlıklarını tek bir yazıda ele almamız imkânsızdır. Nihayetinde farklı Marksizm akımları, sosyalizm ve komünizm arasındaki ilişkiyi farklı şekillerde anlamış ve yorumlamıştır. Burada hepsine girmek imkânsızdır; ancak Ortodoks Marksist Teori'den, yani Marx'ın 1883 yılındaki ölümünden hemen sonra ortaya çıkan ve 1914 yılındaki 1. Dünya Savaşı'na kadar devam eden İkinci Enternasyonel sosyalist akımın çoğunluğunun resmi felsefesi olan Marksist görüşten bahsedilebilir. Bu akımın amacı; Marksist yöntemlerin ve teorinin detaylarını basitleştirme, kodlaştırma ve sistematikleştirmektir. Böylece Klasik Marksizm olarak bilinen, Marx ve Engels tarafından ileri sürülen (ve Marksizm/Leninizm gibi sonradan geliştirilen varyantları dışlayan) felsefenin yarattığı belirsizlikleri ve çelişkileri ortadan kaldırmaktı.
Sosyalist sistemler, piyasasız sosyalizm ve piyasa sosyalizmi olarak iki kategoriye ayrılabilir.[18] Piyasasız sosyalizm, üretimde kullanılan üretim faktörlerinin alınıp satıldığı faktör piyasasını ve "para" kavramını ortadan kaldırıp, bunların yerine entegre ekonomik planlama, mühendislik ve teknik kriterleri getirir. Bu tür bir yaklaşımın amacı, mal ve hizmetlerin değerini tek bir ticari işlem aracı ("para") ile belirlemek yerine; kaynakların ve sistemin değerini, o kaynak veya sistemi oluşturan parçaların bir toplamına bağlı olarak belirlemektir (türüne göre hesaplama).[19] Bu yöntem uygulanacak olursa, günümüzde kapitalizmden aşina olduğumuz ekonomik yasalar ve dinamikler tamamen değişecek, farklılaşacak veya en azından tanınmaz hale gelecektir.[20], [21] Bu tür bir piyasasız sosyalizm, kapitalist sistemde görülen sermaye birikimi ve kâr sistemi ile ilişkili olarak ortaya çıkan verimsizlikleri ve krizleri ortadan kaldırmayı hedefler.[22], [23], [24], [25]
Bu tür bir sosyalizmde en aktif tartışma sahalarından birisi, ekonomik hesaplama probleminden doğan ve planlı bir sosyalist ekonomide kaynak dağılımının fizibilitesi ve metotlarını konu edinen sosyalist hesaplama tartışmasıdır.[26] Bu tartışmanın temelinde; kapitalist ekonomi sisteminde görülen değer yasası, para, ürünlere ait finansal fiyatlar ve üretim araçlarının özel mülkiyetinin olmadığı bir durumda, sosyalist ekonominin nasıl işleyebileceği sorusu yatar. Daha spesifik olarak tartışma, piyasanın olmadığı bir ortamda, üretim araçlarının toplum içindeki dağılımının ekonomik planlamasının nasıl yapılacağı ve bu tür bir düzenlemenin gerçekten de verimlilik ve üretkenlik konusunda kapitalizmden daha üstün olup olmayacağı üzerinedir.[27], [28], [29]
Buna karşılık, piyasa sosyalizminde, şirketlerin işleyişi ve bunlar ürettiği sermaye ürünlerinin dağılımı toplumsal olarak sahiplenilse de, para piyasaları, faktör piyasaları ve hatta kimi durumda kâr motivasyonu korunur. Bu tür bir sistemde, bu firmalar tarafından üretilen kâr doğrudan doğruya o firmanın işgücüne dağıtılır ve elde edilen bu artı değer, tekil bir kişinin veya küçük bir zümrenin elinde tutulmaktansa, sosyal pay olarak toplumun genelinde birikmiş olur.[30], [31], [32]
Bu özet girişten de görebileceğini gibi, sosyalizme yönelik farklı perspektiflerin, teorilerin ve pratiğin detaylarına girmeye kalkacak olursak, ayrı bir site açmamız gerekecek kadar çok bilgiye yer vermemiz gerekirdi; ancak Marksizmin genel sosyalist literatürdeki yerini anlayabilmek adına, teori ve pratik bakımından birbirinden ayrılabilecek hatlar çerçevesinde, sahanın genel bir tablosu şu şekilde çıkarılabilir (ayrıca bu terimler, size ilgilendiğiniz konularla ilgili başlangıç noktaları verebilir):
Elbette, bunların her birinin alt başlıklarının da alt başlıklarını açmak mümkündür ve bu türden bir kategorizasyon konusunda bile herkes hemfikir değildir. Bu sahada çok sayıda akademisyen ve düşünür, çok miktarda fikir ve teori üretmiş, pratik konusunda yönergeler oluşturmuştur. Bunların hepsinden eş zamanlı olarak bahsetmemiz mümkün değildir; fakat yardımcı olması adına, Reddit'teki bir kullanıcının ürettiği filogenetik sosyalizm ağacı şu şekilde verilebilir:
Yukarıda sözünü ettiğimiz Ortodoks Marksist Teori'ye göre, kapitalizmin ortadan kaldırılması için çağdaş toplumda sosyalist bir devrimin olması kaçınılmazdır. Sosyalist devrim, toplumda yapısal değişimler yaratmak için gerekli olduğuna inanılan, toplumsal ve sınıfsal bir harekettir. Buna göre devrim, illâ bazı tarihsel segmentlerde görüldüğü ve güncel tartışmalarda ileri sürüldüğü gibi "vahşi ve kanlı bir ayaklanma" olmak zorunda değildir: İşçi sınıfı gibi kitlesel sınıfların politik gücü eline geçirmesi yoluyla devletin kontrol altına alındığı veya ortadan kaldırıldığı, kapitalist sınıfa ve onların çıkarlarına çalışmasının son bulduğu her türlü hareket "sosyalist devrim" olarak nitelendirilebilir.[34] Ancak elbette devrimin pratikleri de, Marksizmin teorisi ve diğer alanlardaki pratikleri gibi, Marx'tan bu yana çokça tartışılmıştır.[35], [36], [37], [38]
Her ne kadar sosyalist bir devrimin kaçınılmazlığı konusu farklı Marksist ekollerinde farklı şekillerde değerlendirilmekte olsa da, kendini "Marksist" olarak tanımlayan herkesin sosyalizmin bir zorunluluk olduğunu kabul ettiğini söyleyebiliriz. En nihayetinde, spesifik detayları nasıl farklılık gösterirse göstersin, bütün Marksistler, sosyalist bir toplumda yaşayan insanların, kapitalist bir toplumda yaşayanlara göre çok daha iyi durumda olacağını savunurlar. Örneğin gerçek ismi Vladimir Ilyich Ulyanov olan, Marx'ın fikirlerini gerçek anlamıyla ilk kez somut olarak hayata geçirmiş olan Rus devrimci, filozof ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni kuran Bolşevik Parti'nin lideri Vladimir Lenin, 1917 Bolşevik Devrimi'nden önce şöyle yazmıştır:[39]
Yukarıda, sosyalizmi tanımlarken "devlet" kavramından söz ettiğimizi fark etmiş olabilirsiniz. Bu türden bir sosyalizm tanımı yaptığımızda, tartışma başlığı altına birdenbire "özel mülkiyet" kavramının yanı sıra devlet kurumunun böylesi bir felsefedeki yeri de dâhil olmaktadır.
Bu noktada, şu uyarıyı da yapmak yerinde olacaktır: Sosyalizm, epey geniş bir politik yelpazeye denk düşmektedir ve yukarıda da izah ettiğimiz gibi, Marksizm ve sosyalizm, her bağlamda birebir aynı anlama gelmez. Marksizm için, "Karl Marx'ın sosyalizm anlayışı" demek yerinde olacaktır. Bu çerçevede Marksizm'i şöyle tanımlamak mümkündür: